Cahit Saraç ile Tiyatro
Ana sayfa
Öz geçmiş
Geçmişten Esintiler
Tiyatro
G.Antep Bel Sehir Tiyatrosu
Devlet Tiyatrosu
T.R.T Ankara
Gazete Yazılarım 1
Gazete Yazılarım 2
Tebrikler
Şiir ve Cizimleri
Fotoğraflar
İletişim
Devlet Tiyatrosu

                                                               

                                                  

 ANKARA DEVLET TİYATROLARI

Gaziantep Belediye Şehir  Tiyatrosu Müdürlüğünden ayrıldıkdan sonra  Devlet Tiyatroları Genel Müdürü sayın Cüneyt Gökçer bana Devlet tiyatrolarının kapısını araladı biraz da bana kırgın gibiydi nedeni Gaziantep’te Kral Oidipus oyunu sahneye konulurken kendisinden sayın Nevit Kodallı’nın bu oyun için hazırlamış olduğu müziği için telefonda temini temini için rica etmiştim Cüneyt bey Devlet Tiyatrosunun sezonu kapattıklarını gönderemeyeceğini söyleyince göndermezseniz de bu oyunu oynayacağız’’demiştim herhalde biraz kesin konuşmuşumki:bunu aradan o kadar yıl geçmesine rağmen unutmamış..o konuşmamızdan  sonra hemen Mersin’e telefon açmış sayın Nevit Kodallı’ya durumu anlatmıştım beni kırmadan - zaten pazartesi Ankara’ya dönüyorum hemen Orkestrayı toplayıp banda aldırır çarşamba günü sana yetiştirmeye çalışırım demişti.. gerçekten çarşamba günü G.Antep Belediye Şehir Tiyatrosu Müdürlüğüne bandlar tam dediği gün gelmişti Nevit bey’e bu konuda ne kadar teşekkür etsem az. Cüneyt bey bana o günleri gülerek hatırlattıktan sonra Hukuk işleri müşaviri Melih.Nihat Akkayan’ı yanına çağırtarak benim ALTINDAĞ Devlet Tiyatrosu Müdürlüğüne atanmam için gereken işlemleri yapılmasını istedi.                    

 
 ALTINDAĞ TİYATROSU
  
400 kişilik Devlet Tiyatrosu Altındağ ve çevresi için tasarlanmışsa da seyircilerin büyük bir kısmı Büyük tiyatronun önünden kalkan otobüslerle ve özel arabaları ile gelen çoğu   seçkin seyircilerin ve çevresinin tercihi olmuştur.burada çoğunlukla yerli yazarların oyunları sahnelenmekteydi ; bu seyircilerin arasında beni odama kadar gelip sık sık ziyaret edenler arasında Gaziantep Senatörümüz Tevfik KUTLAR ve öğrencilik yıllarımdan tanıdığım ( daha sonraki yıllarda Yargıtay Başkanı olan) Mehmet UYGUN ile birlikte G.Antep Lisesinin Fransızca hocası değerli Hakkı Cankat ‘ın yıllar önce  Halkevinde oynanan’’ Sevil Berberi’’ oyunundan söz edip geçmiş yılları özlemle yad  ederdik..
 
 DEVLET TİYATROLARI SANATÇILARI    
 
Altındağ’dakioyunlarda oynayan sanatçıların çoğunu daha önceleri tanıyordum.Baykal Saran- Semih Sergen-İlyas Avcı- Aykut Sözeri- Dinçer Sumer- SaimAlpago- Soner Ağın- Haluk Kurdoğlu – İstemi Betil – Macide Tanır- Sadrettin Kılıç –Tekin Akmansoy.. Raik Alnıaçık gibi Sanatçıları ve yöneticileri ve baş rejisör  Mahir Canova’yı tanıyordum buraya geldiğimde kendi yuvamdaymışım  gibi hiç yabancılık çekmeyecektim..…  
 
 
 
ALTINDAĞ  DEVLET  TİYATROSUNDA 
MÜDÜRLÜĞÜM   SIRASINDA                             
OYNANAN    OYUNLAR
 
Erkek satı ….( .Fazıl Hayayi Çorbacıoğlu )                
Sarı Naciye…( Recep Bilginer )                            
Sahte Sultan  (Vedat Nedim Tör)
Merdiven..       (Nazım Kurşunlu)
Parkta bir sonbahar..( Recep BİLGİNER)
Ebe kaya…… ( Erdoğan Aytekin)
Elif Ana........   ( Recep Bilginer )
 Lodos.............( Bayazıt Gülercan )
 
 
 MAHİR CANOVA    
1915-
 
Devlet Tiyatroları baş Rejisörü Mahir Canova ile Gaziantep Belediye Şehir Tiyatrosu açılış aşamasındayken (10.Ağustos 1972)de Ankara’ya Etüt için gittiğimde değerli fikirlerini almıştım. Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Sayın Cüneyt Gökçer (FAS’da olduğundan) onun yerine Vekaleten bakan Mahir bey ile görüşmüştüm Mahir beyi daha önceden tanıyordum bilmeyenler için biraz bu değerli insandan bahsetmek yerinde olur Mahir bey Devlet konservatuarı ilk mezunlarındandır bu bölüme 1936 da girmiş 1941 yılında mezun olmuştur.Carl Ebert hocanın teşviki ile Almanya ve Fransada incelemelerde bulunmuş döndükten sonra rejiserlük görevine devam etmiş bunun yanında 1949 da Köy Enstitulerinde Halk evinde Tiyatro Rejisorlüğü yapmış sayısız oyular sahneye koymuş. Bursa Devlet tiyatrosunda ve özel tiyatrolarda.Arena’da.Kenterler’de (Nalınlar) daha sonra sayısız oyunlarda Rejisör olarak çalışmış 1985 yılında 50.yılını doldurarak emekli   olmuştur T.B.M.Meclisindeki görevi sırasında yolda karşılaşmalarımızda – Hocam artık bize yüz vermiyorsun diye takıldığımda asıl sen bize yüz vermiyorsun İlyas Avcı da olmasa bizi arayan soran yok yarın İlyas Avcı ile Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya fakültesinde Tiyatro bölümünde Nurhan KARADAĞ’ın sahneye koyduğu ( kopeniklli yüzbaşı( Carl Zuckmayer ) in oyununa gideceğiz sabah eve gel beraber İlyas’ı da alır hep birlikte gideriz ( Keçiörendeki konservatuar evlerinde İlyas Avcı ile yan yana oturuyorlardı Mahir bey evde yalnız yaşıyordu.) söyle o Soner Ağın bücürüne beni tebrike bile gelmedi. alacağı olsun!...o günden sonra oturduğumuz Devlet Tiyatrosu sitesine sık sık bize gelirdi komşum ve dostum Soner Ağın’a hemen oğlum Şakir ile haber göndererek onu da bize çağırtır, hep birlikte muhabbetlere girerdik.bize geldiğinde Mahir bey oğluma takılırdı..rahatsızlandığı gün onu hemen öğleden sonra Soner ile( Beş evlerdeki ) kız yurdu bitişiğindeki(Ahmet Örs Hhastanesi )ne  yatırdık Mahir bey hastanede oğlum Şakİr’e evinin anahtarını vermiş Nüfus kağıdı, pijama, terlik-diş fırçası ve bazı özel eşyalarını getirmesini söylemişti Soner AĞIN, ile birlikte Mahir beyi hiç bir zaman yalnız bırakmadık hastaneye gidip gelen ve ilgilenen vefalı bir Sanatçı daha vardı EROL KARDESECİ aradan ne kadar geçti bilmiyorum,benim de hastanede yattığım tarihde vefat ettiğini duyunca önce bir tarih sayfasının kapandığı düşüncesine kapıldıysam da sonra kendime geldiğimde onun yüzlerce oyunu sahneye koyduğu o değişik sahnelerde, salonlarında,kulislerdeki nefesinin dolaştığına inanarak biraz olsun teselli buldum..
      NOT :  (16.şubat 1993) oğlu sevgili Civan Canova’nın sergilenmesi için Zafer Kaya Okay’a emanet verdiği babasının Belge ve anılarının tekrar oğlu Civan’a geri dönmemesi beni çok üzdü  evimin vitrininde Mahir beyin bana hediye ettiği  bir pipo geride bir de anıları  kaldı arzu ediyorsa Babasına ait o pipoyu oğlu Civan’a geri verebilirim..ha bir de ilk oyunlarından Thorton  Wilder’in Bizim şehir’den bir fotoğrafını.!       
 
 SAİM ALPAGO
 1918 -    
 
Saim bey  Devlet konservatuarının ilk kuruluş mezunlarındandır (1942) zamanın evkaf apartmanın altındaki Küçük tiyatroda Cevat Fehmi Başkut’un yazdıkları Saim Alpago’nun oynadığı örneğin Paydos- Buzlar çözülmeden- Hacıyatmaz gibi oyunlarında seyirciler bilet bulabilmek için uzun kuyruklar oluştururlar saatlerce yağmur altında beklerlerdi usta oyuncu Alpago’nun geniş bir seyirci kitlesi vardı nedense 1962 yılında Devlet Tiyatrosundan ayrılarak Aksaray Operası binasında ‘’Tiyatro Alpago’’yu kurdu ve orada oyunlarını sahneledi bir sezon sonra da Elhamra’da oyunlarına başladı bu kadroda hatırladığım kadarı ile Üner İlsever -Altan karındaş - Ergun Özcan -Selim Naşit -İlhan Daner, vardı o zamanlar İktisat fakültesinde Gazetecilik bölümünde okurken zaman buldukça Saim Alpago’nun yanına uğrar dertleşirdik seyircilerin 18.oo oyununa alışık olmadığından serzenişde bulunurdu söylediğine göre salonun kira ücreti de oldukça yüksekmiş bana Aceleci Kalp (john Patrick) in oyununu seyrettirdi bir yıl önce bu oyunu Ankara Meydan sahnesinde izlemiştim tempolu değişik  seyircilerin beğeneceği ve unutamayacağı bir oyundu. Saim Alpago daha sonra  isabetli bir karar verip eski yuvası Devlet Tiyatrolarına geri döndü
 
SAMAN YOLU     (Karl Wittlinger )                                     
 
 benim Gaziantep Belediye Şehir Tiyatrosu Müdürlüğüm sırasında Sahneye koyduğum oyunlar dışında seyircilerimiz mümkün olduğu kadar değişik örnekler görsün diye büyük çabalarım olmuştur.. örneğin Asaf Çiğiltepe tiyatrosu-Meydan sahnesi(Çetin Köroğlu) -Ankara Birlik tiyatrosu-Ayfer Feray tiyatrosu – Kemal Dirim tiyatrosu - Başkent tiyatrosu -Kent oyuncuları -Ulvi Uraz tiyatrosu -Türk Yazarları birliği tiyatrosu - gibi tiyatroları değişik tarihlerde hiç bir ücret talep etmeden arada bir kaqç gün sahnemizi konuklarmıza tahsis ediyordum Saim bey’’ Saman yolu ‘’oyunu ile G.Antep’e geldiği zaman Otelde kalıyordu o zaman Akyol’da Kutlar’ların evinde kirada oturuyorduk Saim bey’i evimize davet ettim.. tiyatroyu ağzına almak istemeyen babamla öyle bir dostluk kurdular ki anlatamam Saim bey ile her gün kol kola dolaşıyorlar Saim bey her gün babamın iş yerine Belediye hanına gidiyordu alabildiğine devam eden sohbetler öğlen yemeklerine hep birlikte eve gelmeler babam yıkanacak çamaşırın var mı diye soracak kadar aralarında samimiyet kurulmuştu. Saim Alpago Gaziantep’te sekiz gün kaldı turne sonu babamla hüzünlü olarak birbirinden zor ayrıldılar Saim ALPAGO’nun oynadıkları oyunlara gelince bir Komiser geldi - Fareler ve insanlar-Şamdancı - Dön Bana - ilk oyunlarından Çayhane - Denize giden atlılar-Jül Sezar-Monserrat - Dön bana – Buzlar çözülmeden - Göç- Köşe başı –Müfettiş -Faust -Gülünç kibarlar – Paydos - Harputta bir Amerikalı- Ebekaya - Hacıyatmaz -daha bir çok oyunlar.. yıllar sonra Altındağ Devlet tiyatrosu Müdürlüğüm sırasında Saim beyin oğullarını Emre Alpago - Erkan Alpogo’yu tanıdım, ama onlar çağımızdaki yeni kuşakların özelliğini taşıyorlardı.
 
 
 
 İLYAS AVCI
 1928
 
Devlet Tiyatrosunda Saim Alpago ve İlyas Avcının oynadıkları Karl Wittlinger’in ‘’Saman yolu’’ oyununu da Gaziantep seyircisine sunmak arzusuyla davet ettiğimde Gaziantep Emniyet Müdürü Mustafa Yiğit daha önceden dostlukları ve yakınlığı  dolayısı ile durmadan bana telefon edip  İlyas Avcı’yı soruyordu , Saim Alpago ve İlyas Avcı’nın geldikleri gün Emniyet Müdürü Mustafa Yiğit’e Gaziantebe geldiklerini burada olduklarını bildirdim aman Cahit sakın benim aradığımı söyleme ! İlyas’ın arabası nerde park etmişse bir öğren,dedi yerini tarif ettim sonra dayanamayıp devam etti ben arabasını bulamayacağı bir yere çektireceğim !..sakın İlyas’a söyleme araba çalındı diye şöyle iyice bir terlesin şikayete yanıma gelsin İlyas beyle ailece tanışıp Ankara ‘da çok güzel günlerimiz geçti..oyunlarını görmüşseniz eğer onun oynamayıp gerçekten yaşadığını hissederdiniz konservatuar için çalıştırdığı öğrenci adaylarının hemen hemen hiç biri girdikleri sınavı kaybetmedi. İlyas Avcı,öğretim üyeliği ,Adana kültür merkezinde müdürlük görevinde de bulundu şeker hastalığı nedeniyle Mersinde ayağı kesilmesi sonucu birkaç hafta sonra hayata veda etti (16.5.1991 ) doğduğu köy olan ‘’ karadirlik köyünde ‘’ toprağa verildi. Mersin’in Tarsus ilçesinde her yıl İlyas Avcı anısına yüzlerce öğrencinin katıldığı şenliklerde değişik Tiyatro oyunları sergilenmekte.                
 
 NİHAT AKCAN
   1926-
 
Altındağ’da göreve başladığımda bana en içten yakınlık gösterenlerdendi... olağan üstü yetenekli bir sanatçı olan Nihat Akcan Ankara Devlet konservatuarından bir süre ayrılmış sonra tekrar kabul edilmiş 1948 de yuvasına yeniden dönmüştü 1950 de  mezun olarak Melekler ve şeytanlar daha sonraları Miras –Cyrano de bergerac-bir yaz gecesi rüyası-Ters yüz- bir sezon sonrası Adana da Cüneyt Gökçer ile birlikte Şeref Gürsoy –Yıldız Kenter- Mahir Canova - kadrosu ile görev alarak Adana’da sahne çalışmalarına devam etmiş sonra Ankaraya dönmüşlerdi.Gölgeler-Ramak kaldı-Çayhane-Yağmurcu-Çöl faresi-Ağaçlar ayakta ölür ve daha nice oyunlarda oynamış usta bir oyuncudur .Vedat Nedim Tör’ün ‘’Sahte sultan’adlı oyununda kendisine Reji asistanlığı yapmamı arzu ettiğini söylediğinde seve seve dedim, oyuna aylarca çalıştık oyunda İlyas Avcı-Numan Pakner-Savaş Başar-Soner Ağın- Süha Tuna- Mürüvvet Seyfioğlu Baykal Saran- Fikret Ergin- Değer İmsel- Çetin Bağcıer- Eda Demokan-Erdener Başar –Fevzi Gür -Hikmet Atalay- İlkay Saran- Mithat Demokan-Vedat Özkök -Sevgi Küçük özel-Adnan Başer- Osman Daloğlu- Orhan Aral oynuyorlardı oyunun dergisi basılmış her şey hazırlanmıştı,İlyas Avcı kendisine uygun olan tipini en iyi şekilde benimsemiş oyununu döktürecekti aksayan tek şey provalarda bulunmayan Vedat Özkök’ ün tiyatroya uğramamasıydı oyun tam kıvamında hazırdı çalışmalar dışında Nihat beyin ricası ile Vedat’a uğrayıp kaldığı otel Opera’da mizansenlerini uygulatarak ayrıca ezber çalıştırmıştım Vedat son provaya geldi            mizansenler yerinde - ezber yerinde-Vedat Özkök eksiksiz oynadı. Nihat Beyin gözlerinden boncuk boncuk yaşlar geldi ve sarılıp onu tebrik ederek yanaklarından öptü. o kadar duygulanmıştı ki son güne kadar Nihat bey sahnede hiç kimseyi rapor etmek istemezdi prensiplerine aykırıydı..hele Soner Ağın’ın son perdedeki oyunu görülmeye değerdi..Soner’in bir özelliği de son provalara kadar dümdüz oynardı bu arada birikimlerini yapar her şeyi son güne bırakır, sonra patlatırdı  oyununu ..ama tam dozunda..! gerçi bu akademik tiyatroya ters düşen bir şeydi ama bunun daha iyi olacağını  bilen rejisörler bunu hoş görürlerdi sık sık oyunun siyasi içeriği olduğunu iddia edenler tarafından Millet vekillerine kadar tiyatro içinden şikayetler gidiyordu.. oysaki oyun o kadar çağdaş ve halkın içinden çıkmış bir oyundu ki kanaatime göre Vedat Nedim Tör’ün en güzel oyunlarından biriydi daha sonra oyun Kültür bakanlığı tarafından siyasi bulunduğu gerekçesi ile ‘’Sahte Sultan ‘’ ın kaldırılması kararı geldi.. emeklerimiz boşa gitmişti onun yerine Bayazit Gülercan’ın ‘’ Lodos’’ adlı oyununa başlamıştık. Nihat Akcan Saracoğlu mahallesinde Millet vekilleri konutlarında otururuyordu, bana bir sohbet arasında Nesrin Sipahi ile  kardeş olduğunu bizzat kendisi söylemişti. oyun provaları sonrası ailece hep birlikte oturur söyleşirdik Nihat bey Yıldız Kenter ve Tijen Par ile geçmiş yıllarda evlilik yapmıştı. Son eşi Nihat beyin sağlığı ile yakından ilgilenen ve üzerine titreyen bir Melekti. 1961 de İstanbul kadrosuna geçip orada yerleşmeye karar vermişti. 1973-74 sezonundaki Arthur Watkyn’ ın ‘’ Hesapta bu yoktu ‘’ oyunu ile yılın en iyi yönetmeni seçilmişti. oynadıkları oyunlar arasında Melekler ve şeytanlar- Ramak kaldı- Miras- Cyrano de Bergerac- Bir yaz gecesi rüyası- Ters yüz- Köşe başı- Yanlışlıklar komedyası-Çayhane- Finten-  Çöl faresi- Hırsız- Köroğlu – Ağaçlar ayakta ölür-de oynadı ve bir çok oyunu sahneye koydu.
 
 ÖZDEMİR KARADUMAN
 
Muhsin Ertuğrul’un geleneklerini devam ettiren ve bu yuvada çalışkanlığı ile Genel Sekreter olarak herkesin sevgi ve saygısını kazanmış bir isimdi. zaman zaman  turnelere çıkar, sanatçıların kalacak otellerini ayarlar, onları rahat ettirmek için elinden gelen her şeyi yapardı, ne de olsa Muhsin beyden o çalışma şevkini almış.. Devlet Tiyatrosunda onu sevmeyen kimse yoktur küskünleri barıştırır, şikayetleri dinler bunların önlenmesi için elinden gelen her şeyi yapardı Özdemir Karaduman ile de Gaziantep’te tanışmış gelen giden sanatçılarla selam saygı temennileri ile ilişkilerimizi devam ettirmiştik Ankara’ya geldiğimde eşimle birlikte Dikimevi yakınında Cebeci Stadyomunun karşısındaki evine davet ederdi. Özdemir beyin hanımı o zaman sağdı eşim hanımını çok severdi.. oğlu Adsız Karaduman daha küçüktü şimdi maşallah Devlet Tiyatrosunun en seçkin oyuncularından biri oldu .Özdemir bey eşini kaybettikten sonra uzun bir süre izmirde kaldı yıllar sonra Şazimet hanım ile evlendi ve Devlet tiyatrosu sitesindeki kendi evine yerleşti şimdi aynı Sitede çok yakın komşu olduk, arada sırada Sakarya caddesindeki balıkçıların arkasındaki Yeni Sahne çevresindeki (THY) Lokantada Orhan Kuranel - Özdemir beyler ile birlikte oturur eski anılarla saatlerin nasıl geçtiğini anlamazdık. Soner Ağın - ve Oytun Şanal-Baykal Saran’ın müdavimi olduğu lokantaya da arada sırada gittiğimiz olurdu .Savaş Başar metrelerce uzaktan gülerek’’regan ‘’ diye yanımıza gelir onun uzun uzun kafa yorduğu bir Polisiye dizisinin bölümlerinin konusunu canlandırarak anlatır,önündeki rakı bardağının içinde bir tutam maydanoz yüzdürür ’’ biraz da tiyatrodan başka şeylerden bahsedelim’’diye vazgeçer aradan bir kaç dakika geçmeden tekrar tiyatroya dönülürdü... Özdemir bey daha sonra İzmir’e tayinini istedi orada bir süre kaldıktan sonra emekli oldu şimdi Devlet tiyatrosu sitesindeki evinde  oyma  ve resim işleri ile uğraşıyor..
 
 
SONER   AĞIN
 1945-
Soner can arkadaşım kaderin bizi hep karşılaştırdığı Sevgili Soner Ağın ile kez Eyüp Lisesinin son provalarının yapıldığı ( Marcel Pagnol’un TOPAZ )adlı oyununu görmeğe gittiğimizde orada  tanıştık ertesi günü 1 mayıs Bahar bayramında Baha ile birlikte  yiyecek bir şeyler hazırlayıp (patates kızartması,Yumurta,) benzeri gibi yiyecekleri sepete doldurup güzel bir kır sefası yapmıştık Soner orada bir İsmail Dümbüllü’nün taklidini yapmıştı ki  ancak bu kadar olur.. Dostluğumuz o günden sonra iyice perçinleşti ben o zamanlar İktisat fakültesi gazetecilik bölümüne başlamıştım daha sonra Almanya’ya tiyatro öğrenimi için gittim..yıllar sonra Gaziantep Belediye Şehir Tiyatrosu Müdürlüğüm sırasında davetimiz üzerine ‘’ İbişin Rüyası adlı oyunla G.Antep’e geldiğinde hasret giderdik aradan yıllar geçti 1975 de Altındağ Tiyatrosu Müdürlüğüm sırasında onu yanımda buldum Vedat Nedim Tör’ün sahte sultan oyunu provalarında her gün beraber olduk.artık yıllar geçse de kopmayacaktık Soner Bahçelievler’de oturuyordu ben Gazi mahallesinde.evler arasında git gel eksik olmazdı..Soner’in sevgili Annesi Melek Ağın hanım yatalaktı  kapısı her an bize açıktı Soner’in tiyatroda oyunu ve provaları olduğu günlerde eşimle birlikte evine gider Annesini yalnız bırakmazdık, her şeyi ile ilgilendik..bu yoğun ve içten bir dostluktu...onunla çok şeyleri.paylaştık arabası ile ailece Akçakocaya gittik yağmurlu bir mevsimdi..kıyıdaki restoranda oturduk yağmur dindiğinde yalnız başıma denize girdim yüzme konusunda kendime tam güvenim var 60-70 metre açıldıktan sonra deniz beni korkunç şekilde içeri çekiyordu hemen ürkmüş kıyıya tekrar dönmüştüm ama zor bir dönüştü..kısacası koyu renkli denizi ile aklımda uzun yıllar  esrarengiz bir deniz olarak kaldı. arada Haymana’ya pikniğe giderdik Soner’in orada tanıdıkları vardı kızı Melek daha 4-5 yaşlarındaydı Soner gittiğimiz her yeri   şenlendirirdi. Soner bir aralar uykusuzluktan şikayetçi idi yakınımızda D.D.Y hastanesini tanıyordum bana göre çok iyi bir hastaneydi Soner’e sağlıktan bahsetmek hadi  beraber o Hastahaneye gidelim demekti, bir gün sonra Devlet tiyatrosundan hasta kağıdımızı yaptırıp gittik önce kalp grafiğimizi çekeceklerdi bu işi yaşlı bir adam yapıyordu bizi içeri aldı..önce işleme benimle başladı, adamcağız öyle ağır hareket ediyordu ki sanırsınız kımıl böceği, kordonlardan birini usul usul takıyor ama nasıl  ağıra alıyordu anlatamam Soner hemen odaya şöyle bir göz ucu ile baktı  yanda muşambalı bir yatak daha vardı evindeymiş gibi uzanacak bir yatak bulmuştu oraya uzanır uzanmaz başladı uyumaya ve horlamaya. adam elindeki kordonları vücuduma ve ayaklarıma ağır ağır bağlıyor da bağlıyor Soner’in horlamasına hiç tepkisi yok..kordonlarının yerleştirilip bağlanması yaklaşık yarım saati buldu..neyse benim muamele bitti sıra Soner’e gelmişti benim yatağa doğru gidip onu uyarmamla esneyip kalktı, yatak değiştiren çocuklar gibi hemen üzerini sıyırarak kontrolü yapılacak esas yatağa uzandı  horlamalar eşliğinde deliksiz güzel bir uyku çekmeye devam etti..adamcağız bana yaptığı ağır ağır işlemlerden daha fazla Soner’e yavaş hareketlerle daha uzun zaman ayırdı kordonları takıyor. Soner mışıl mışıl uyuyordu o kadar ağır hareketler sonunda işlem. bitti sonuçta ilaç falan yazılmadı.sonuç hep bildiğimiz tavsiyeler sigarayı bırakın vs…tam kapıdan çıktık Soner - Cahit uykumu aldım.. bu hastaneyi de çok sevdim..adamı daha da çok sevdim.. bundan böyle hep  bu hastaneye gelelim ! Soner ne zaman uykusuzluktan şikayet etse hadi D.D.Yolları hastanesine gidelim derdim..Soner ile güzel günlerimiz geçti çamlıca mahallesindeki evimizi çok severdi, yatıya gelirdi biz de Bahçeli evlere giderdik..Soner’lerin yan odasını bir ara Rahmi Dilligil tutmuştu..Ayşe ile evlendiğinde ( Ayşe Nil Irmak ) hep beraber ailece birlikte olurduk oğlum Şakir henüz çok küçüktü odadan odaya taşınır..onu severlerdi benim o yıllarda Devlet Tiyatrosu evleri Devlet Tiyatrosu (Detça 1 ) kooperatifine girmem için beni çok zorladı Soner’in sayesinde bir ev sahibi oldum Prova dönüşlerinde Sonerlerin aşağıdaki bahçede sık sık çiğ köfte yapardım Sadrettin Kılıç.- Nur subaşı -İstemi Betil -Rahmi Dilligil- Çetin Bağcıer hele,Sadrettin Kılıç çok güzel Abugannuş yapardı(patlıcan közlendikten sonra dometes ile) daha sonra sohbetler.sohbetler..Soner uzun süre kimselere açmadığı evlilik konusunu ilk bana açmıştı.. Sibel o zamanlar Üniversitede okuyordu.Ankara dışında yıldırım nikah yapıldı..gül gibi geçinildi..Devlet Tiyatrosu sitesine yerleşen ilk ben oldum..başlarda çok yokluk çektik (elektik-su vs.) ama bu yoklukları görüp de gelmeye cesaret edemeyen Soner’i ve Sibel ‘i gelmesi için kandıramadım aslında ben kandırılmış gibiydim Site’ye eşim ile görmeye gittiğimde ilerdeki evde çamaşırlar asılı üstelik radyo çalıyordu Çamlıca mahallesindeki yaşlı ev sahibim ve eşi çok iyi insanlardı oğlum acele etme hele bir kooperafiniz tamamlansın hizmet gelsin sonra taşınırsınız kim dinler.. taşındıktan sonra gördük ki o çamaşırlar taşınan sularla yıkanmış radyo da pille çalışıyormuş.. bir ay kadar susuz ve elektriksiz yaşadık..onun da keyfi bir başkaydı gaz lambası elde gece oturmalara gitmeler...  kooperatifin yaptığı  dubleks binalarda çok tamir ve değişim gerekliydi.örneğin salonun içindeki merdiven o kadar büyük yapılmıştı ki salonun yarısını işgal ediyordu merdiveni  ilk yıktırıp yaptıran ben oldum..sitenin inşaatından beri çalışan Steinbeck’in LENİ’ si tipini andıran güçlü kuvvetli Şahin  balyoz ile kırma veya tamir işlerini iyi yapıyordu.. bir vurdu mu işi bitiren kuvvetli deli dolu biri.. Soner henüz evine yerleşmemişti beni ziyarete geldiğinde merdiveni yıktırma fikrini beğenmişti.. Soner’in tiki meşhur koluyla kafa arkasına doğru belli aralarla atışı ..Soner Şahinlden aynı tadilatı isterken ‘’ Şu benim evin merdivenlerini da bir yıkıver  ‘’diye Tiki’ni  attırınca ..ertesi günü Şahin (arkadaki Nurcan SÜRER’in ) merdivenlerini yerle bir etmişti bir günsonra curcuna.kopmuştu.Nurcan öfkeden köpürmüş Soner benim evimin merdivenlerini ne hakla yıktırırsın ! ben öyle kalsın istiyordum…Şahin bu yıkımda suçlanmadı adamcağız Soner’in tikini attırdığı yöndeki şu benim ev deyince söylenecek söz kalmamıştı..! Nurcan ile Soner’in ağız kavgası uzun  bir süre devam etti. daha sonra barıştılar Soner, Sibel ve sevimli kızı Melek ile ailece güzel günlerimiz geçti..Soner’in gelmesinden sonra site daha da şenlendi yerleşenlerin sayısı birden hızla arttı bu.Sitede Devlet Tiyatrosu’ndan Beyhan Hürol -Dinçer Sümer -Ergin Uçucu - Zafer Ergin - İsmet Hürmüzlü – Ataman Özben – Özdemir Karaduman -Semih Sergen -Faruk Günuğur - Mehmet Atay - Ferdi Merter.ve daha bir çok Sanatçıların evleri vardı. bazı sanatçılar evlerde yapılacak olan tadilatları göze alamadılar., bazıları da Tiyatro’ya uzaklığını bahane edip sattılar. T.R.T film Seslendirme yönetmeni olduğum yıllarda Soner ‘’ Mickey Roone ‘’gibi bir çok ünlü oyuncuları konuştu BARETTA ile 1978 in en iyi Seslendirme sanatçısı ödülünü aldı kısacası can dost ! Onu Haldun Taner’in yazdığı ‘’Zilli Zarife’’ adlı oyunu Ankara dışında sahneye koyduğu 15 ekim 2002 Prömiyeri dönüşü  kaybettik.. Soner gerçek bir halk sanatçısıydı halk içinde yaşadı  hep halkın içinde oldu.. Halka tiyatroyu,.tiyatroyu halka katmasını bildi.hep taşıyıcı oldu onun oyunlarını izlediyseniz..bunu daha iyi anlardınız..yerli oyunlar  7 kocalı Hürmüz- Bağdat hatun -İbişin rüyası - Midas’ın kördüğümü- Sahte sultan - Ayyar Hamza oyunlarında kendini kanıtladı ayrıca bir çok kişinin görüşünü çürüterek sadece  yerli oyunlarda değil KLASİK oyunlarda da örneğin ‘’Shakespeare’in nasıl hoşunuza giderse ‘’gibi oynadığı tüm oyunlarda  taşı yerine oturtur ..oyunun  hakkını tam batılı  tipi olarak da verirdi.
.                                                    T.R.T ile ilgili konular ayrı bölüme alınmıştır.         
 
 
İSTEMİ    BETİL
 
Devlet Tiyatrosu Sitesi 2 de oturuyordu ailecek gider gelirdik eşi Tuncay Betil ünlü bir Ressamdı. hediye ettiği bir tablosu şimdi evimi süslüyor. İstemi Betil – Soner Ağın - ve Dr. Süleyman Nihat -ara sıra Paris Caddesindeki’’ Fıçı’’da birlikte otururduk Dr.Süleymen Nihat  Altındağ tiyatromuzun bir kaç adım ilerisinde Kadın doğumevinin Doktoruydu Röntgen okuma’da üzerine yoktu, şöyle Rontgen Filmini bir evirip çevirdiğinde insan Vücundaki her şeyi..en ince ayrıntısına kadar anlatırdı bir gün sağlık üzerine konuşurken yarın erken gelin de  sizin de Röntgenlerinizi çeksinler bir bakalım dedi Soner – İstemi - ben.- Doğum evine
 gittik zaten Altındağ tiyatrosunun yanı. Doğum yapacak hastaların arasındayız..elimizde dosya dolaşıyoruz bizden başka erkek yok.. koridordaki tüm kadınlar..Ebeler Soner’i  ve bizi görünce .kıs kıs gülüyorlardı o günü unutmak mümkün değil.. İstemi açık sözlü sevecen ve usta bir Sanatçıdır. Ayberk Çölok’un Ankaraya geldiği yıllarda Ayten Gökçer’in kız kardeşi Asuman ile  tanışıp evlenmişlerdi iki dünya güzeli sarışın kızları var.İstemi turneye çıktığı zaman Asumanı alır bize getirirdi.. eşim ile çok iyi anlaşırlardı eşi Asuman ilk doğumunu yapmıştı. turne boyunca Çamlıca’daki evimizde kalırdı İstemi ile dostluğumuz çok uzun yıllar sürdü ayrıca Bursa’dan gelen karşı komşusu ‘’Yıldıral Akıncı ‘’ ile beni tanıştırması sonucunda   bulunmaz bir dost daha kazanmış oldum.
 
 YILDIRAL AKINCI
 
Özgür kabına sığmaz diye tanımlanan .. ama karıncayı bile incitmekten sakınan ince ruhlu tez canlı, haksızlıklara karşı gelen gerçek fedakar bir dost ! sağol istemi bana böyle bir dost kazandırdığın için ! daha önceleri Hamit Akınlı’nın Bursa’da sahneye koyduğu’‘Düğün ve Davul’’ oyununda Yıldıral Akıncı’nın oyundaki olağan üstü başarısını duymuştum ‘’ Koca kaptan ‘’ diye ünlenen Yıldıral Akıncı denizi çok seviyordu..Messa ‘da kirada oturduğu evi de bu yüzden seçmişti önü açık ekili tarlalar ve alabildiğine Gökyüzünün maviliği gerçek bir Deniz görünümündeydi aynı Sitede Yıldıral’ların arkasındaki evde oturan arkadaşım Fevzi Günenç’’de gelir arada birlikte olurduk.Fevzi sanata yatkındı hafta sonları İstemi ve Yıldıral’larla birleşir  bahçede yufkalar açılır, masalar kurulurdu Yıldıral’ın kızı’’ kır çiçeği’’ adı gibi güzel küçük kızının Annesi Edibe Akıncı hanım.. Öğretmen kökeninden geldiği için sevimli kızına çok şeyler öğretmişti kır çiçeği okula gitmeden yazabiliyor okuyabiliyor bize masalara çıkıp şiirler okuyordu..Yıldıral ile zaman zaman birlikte Orman çiftliğine de giderdik hiç unutmam hayvanat bahçesi girişinde bir zabıta memuru balon satan bir genci yakasından tutmuş balonlarına el koymuştu. genç çocuk ‘’bütün sermayem bu abi’’ n’olur Balonlarımı geri ver n’olur abi ! diye yalvarıyordu.Yıldıral.buna dayanamayıp zabıtaya yaklaşarak onu salıvermesi için dünyanın dillerini dökmeye başlamıştı Yıldıral’ın çabasını görmek gerekirdi sonunda Zabıtayı ikna edip balonları kurtardı çocuk bize nasıl minnettar olarak gitti anlatamam !...bu zaferin arkasından benim de küçük bir payım olmuştu eski yıllardan kalma Gazeteci kimliğimi Zabıtaya gösterip yarın bunu haber yapacağımı söylemem Zabıta’nın yaka numarasını istemem de biraz olsun zabıtayı tedirgin etmişti..sonuçta bu zaferin arkasından büfeden birer şişe bira alıp balonların özgürlüğünü kutlamıştık.!.Yıldıral daha sonraları Devlet Tiyatrosu Sitesindeki kendi evine taşındı Dostlar çoğaldı bu bağlılığımız T.R.T film seslendirme Yönetmeni olduğum yıllarda da devam etti bir çok filmlerde onunla çalıştım sayısız filmlerde konuştu ama en çok da baş rolü Sezar Romeo’nun oynadığı filmdeki seslendirmesi hiç unutulmadı ayrıca T.R.T de, bir çok filmimin çevirisini de yaptı onun ‘’ Anthony Hopkins’in baş rolünü oynadığı’’ kış Aslanı ‘’çevirisi hayatımda unutamadığım su gibi akan şiir dolu mükemmel bir çeviriydi.. Yıldıral deneyimli sağlam gözlemleri olan bir Sanatçıydı !. .
 
 
ATAMAN   ÖZBEN
 
Ataman Özben Cüneyt Gökçer’in sahneye koyduğu  tüm oyunların değişmez reji asistanıydı İçine kapanık oluşu onu hep tabanda koydu..Devlet Tiyatrosu Sitesinde komşumdu kimselerle kolay kolay samimiyet kuramazdı akşamları penceremin camını tıklatır hep dışarıda konuşmak isterdi oysaki Diş doktoru eşi Suna hanım eşim (Saadet Gülderen) ile çok eski arkadaştı daha önceleri Demet’de oturuyorlardı iki kızları vardı aynı sitedeydik  burada Suna hanım bizden başka pek kimselerle görüşmezdi Ataman   evimden beni dışarı çağırır birlikte bahçede dolaşırdık..derdini amacını biliyordum.. içini dökmek bu bazen okuduğu yeni bir oyun ya da yeni bir yazar oluyordu Ataman’ın müdavim olduğu Yenimahalle 5.durakdaki ‘’Çalıkuşu’’ Lokantasına bazen birlikte gider orada sohbete devam ederdik . Ataman çoki yi bir okurdu.Almanya’da oynanan tüm yeni oyunları takip ederdi bundan dolayı kendisi ile- yeni basılmış,yahut teksir edilmiş oyunları el değiştirerek okur Tiyatro üzerine saatlerce  konuşurduk lokantada eğilerek yavaş sesle konuşmasından dolayı etrafımızdakilerde sanki gizli bir iş çeviriyorlar imajı yaratırdı. Çalıkuşu Lokantası salaş bir görüntü vermesine rağmen müşterilerinin çoğu Hakim,.Doktor,Avukat gibi seçkin insanlar olduğu konuşmalarından açıkça belli olurdu ..Ataman bu Lokantanın en iyi müşterisiydi çünki oraya çok sık giderdi bu nedenlerle bize balıkların en tazesi gelirdi bazı günler genellikle sabahları aynı gizlilikle evimizin camına vurarak beni çağırıp telaşla akşam park ettiği arabasının yerini bulamadığından yakınır, beraber aramağa giderdik tabii bu Yenimahalledeki ‘’ Çalıkuşu ‘’ Lokantasının çevresindeki sokakların birinde olmalıydı.sokak aralarını gezerek sonunda  arabayı bulurduk..çok dürüst bir kişiliği vardı Devlet Tiyatrosu içinde bütün sanatçıları yürekten sevmesine rağmen bu sevgiyi gizler içine gömerdi tüm duygularını çekinmeden bana anlatırdı.sanki ben onun gözünda  bir rahiptim..o bana günah çıkarıyordu.. günahlar değil ,onun açık açık söyleyemediğini ben çoktan çözmüştüm Cüneyt Gökçer’in sahneye koyduğu tüm oyunların reji asistanlığını yaptığı halde artık  kendisine bir reji görevinin verilmesini bekliyordu.. çocuk oyunu da olsa bir oyun onu mutlu edip sevindirebilirdi yeter ki..bir reji..bunu kendisine yediremiyor devamlı Yeni mahalledeki çalıkuşuna gidiyordu.. çoğunlukla yalnız başına... ne acıdır ki günün birinde Lokantadan edilen bir telefon ile acı haber geldi.. Ataman Özben’i çalıkuşu’nda  yitirdik diye.!.
.
İSMET HÜRMÜZLÜ
 
 İsmet Hürmüzlü yıllar önce Ankara’da Maltepe Camii karşısındaki sinemada yurt hasreti etrafında gelişen’’ bir yabancı’’ adlı oyununu izlemiştim  Devlet Tiyatrosunun bu Mümtaz Rejisörü..şimdi komşumuz.. karşı karşıya oturuyoruz.. zaman zaman İsmet beyi ziyarete gelen Kerküklü sevgili Abdurrahman Kızılay’ın İsmet beyin bahçesinde çalıp söylediği  o güzel Kerkük havalarını dinler  birlikte sohbet ederdik.. çok ilginç ki Kerkük de kullanılan çoğu günlük sözcükler ve folklor kapsamına giren çoğu şeyler Gaziantep ile şaşılacak kadar benzeşme gösteriyor...Sevgili Dostum ve komşum  İsmet Hürmüzlü Kerkük doğumlu yanılmıyorsam 1961 yılında konservatuara girmişti daha çocukken tiyatroya kendisini adamış Kerkük’te tiyatro sanatının önderi olmuş sayısız oyunlar yazıp yönetmiş çevresine tiyatroyu tanıtmış,sevdirmiş,Yurt içinde ve yurt dışında turneler yapmış,içten samimi her konuyu tartışabileceğiniz  bir sanatçı..böyle bir komşum olduğu için mutluyum.çocukları da soya çekmiş olmalılar ki Tiyatroyu seçtiler İsmet bey  Devlet Tiyatrosunda birçok oyunda oynadı ve reji yaptı Pervaneler, Gömü, Silvanlı kadınlar... sık sık Türklerin yoğun olduğu komşu ülkelerden gelen istekler üzerine Devlet Tiyatrosu onu reji yapmak üzere görevlendirdi uzun bir süre ‘’Mevlana ‘’ üzerinde çalışmalar yaptı ve ‘’Vuslat’’adlı oyunu yazdı..Tiyatro sınavları için çalıştırdığı gençlerin çoğu sınavlarında başarılı olup konservatuara girdiler .
 
FERDİ MERTER
 
Ferdi Merter‘in Oyunculuğunun yanında Tiyatro tarihini en iyi bilen Sanatçı olarak tanırım...hangi oyun hangi yıllarda oynanmiş ..kadroda kimler var..yapılan Turneler anlattıklarında hiç yanılmaz.! .Ankarada  Bahçeli evlerde Soner Ağın’ın komşusu olması dolayısı ile çok sık  görüşürdük..Ferdi Merter’in Devlet Tiyatrosu Batı Kentdeki DET-ÇA 1 kooparatif i için yoğun uğraşıları olmuştur.
 
 
 SAVAŞ BAŞAR
    1939
 
Tatlı dilli güler yüzlü diye bir deyim var ya işte bu Savaş Başar her adım attığı yeri rahatlatıp şenlendiren kendine has su katılmamış değerli bir Sanatçı o da İlyas Avcı gibi Tarsuslu İlyas Avcı’nın teşviki ile Tiyatroya adımını atmış Onun özgür yapısı disiplinsizlik sayılıp Tiyatrodan uzaklaştırılmış daha sonra Muhsin Ertuğrul’un girişimi ile yuvaya dönmüş, bir çok oyunda oynamıştır.  
 
OYUNLARINDAN BAZILARI:
Hurrem sultan                                koca oğlan
 Klinik bir vaka                               Ağaçlar ayakta ölür
 Aşk ve barış                                 Rose Bernd
 
asıl kendisinin 1983 de  yazıp yönettiği ‘’ Öykülerden oyunlar sahnede yalnız bir sandalye  ile... bir de Savaş Başar..var ! modern meddah tarzının ilk denemesi gibi bu oyunu ile Anadoluyu adım adım dolaşıp durdu.. Gaziantep’de olağan üstü bir ilgi görmüş ünlü Nakıp Ali’ nin oğlu onu her zamanki gibi kendi Otelinde ağırlamış dost meclislerinde hep aranır olmuştur          
 ** T.R.T  bölümünde ayrıntılar var
 
 
ZEKAİ MÜFTÜOĞLU
    1949 - 
 
Tiyatroya sadık olağanüstü çabuk ezber yapabilen öğrenmek için inatçı bir yapısı ve birçok değişik yönetmenle çalıştığından bir çok deneyim kazanmıştı ,diksiyonu sağlam onu bir enstrüman gibi kullanan usta bir oyuncu.. Zekai Müftüoğlu yıllar sonra T.R.T de  ilk seslendirmeye benimle başlamış önce Çizgi film dizilerimde konuşmuş kısa zamanda aranan seslendirme Sanatçısı olmuştur. İstanbul’a yerleştikden sonra Devlet Tiyatrosunda görev yaparken MSÜ Devlet konservatuarında öğretim görevlisi olarak çalışmıştır.
    ** T.R.T bölümünde ayrıntılar var.
 
MEMDUH   BEY ALTINDAĞ DEVLET    TİYATROSU  KAPICISI
 
Memduh bey Muhsin Ertuğrul zamanının işine sadık kapıcısı.. en son Altındağ Tiyatrosunda aynı görevde çalışıyordu,disiplinli,Tiyatroya canı gibi bakan seyircilere sonsuz saygısı olan ve onların davranışlarını hep kendi süzgecinden geçirerek değerlendiren  arada benden izin alıp provaları izleyerek oyunun tutup tutmayacağını tartıp teşhislerinde hiç yanılmayan bir kapıcıydı .
 
 
ALTINDAĞ DEVLET TİYATROSU
 
Altındağ Devlet Tiyatrosu Yıldırım Beyazıt Lisesi ile bitişik aynı arazi içinde yer alıyordu , aslında bizim sahnemizin derinliği yetersiz gibiydi bu uzun zamandan beri kafamı kurcalıyordu Yıldırım Beyazıt Lisesinden birkaç metre alınsa bu iş  olacak .. Liseye bir engeli yok gibi Lise Müdürüne giderek durumu anlattım. neden olmasın dedi o tarafı pek kullanmıyoruz..İş olacak gibi , genişlettiğimiz takdirde çok rahatlayacağız sahne trafiği alanı genişleyecek..dekorcular böylece daha rahat hareket edecekler her şey daha güzel olacak.Okul Müdüründen.olumlu cevabı aldım Tiyatroya geldim odamda çok muhterem bir zat herkesin çok sevdiği,saydığı Muhasebe uzmanı  bir kuruş olsun hak geçirmez Muhsin Ertuğrul zamanından beri dürüstçe çalışan  Feyyaz bey  birlikte çaylarımızı içtik..hayrola dedim Cahit bey sizin alacak hesaplarınızda başından beri bir yanlışlık var.(.gerçekten ben barem derece falan onlara matematik gözü ile bakıp hiç anlamam ) beni dinlerseniz siz en iyisi Genel Müdürümüz Cüneyt Gökçer’e çıkıp bu yanlışlık olasılığını anlatın Cahit bey sizi çok severim bunu görev bilip onun için buraya kadar geldim .Feyyaz beye teşekkür edip kendisine kapıya kadar refakat ettim..arkasından telefona sarıldım Cüneyt bey, hayrola dedi..Hocam muhasebe ile ilgili bir sorunum var.dedim..Cahit bey gerçekten geç oldu çıkacaktım..yarın sabah 10.oo da gel hem bir kahvemi içersin hem bu konuyu  görürüz.ertesi gün saat 10.da oradaydım. Cüneyt Gökçer geldi paltosunu çıkardı kahveler geldi.. meseleyi anlattım hocam benim muhasebe ile lgili aldığım aylıklarda bazı tereddütlerim var ..hemen küçük Tiyatrodan Melih Nihat Akkayan’ı ( Devlet Tiyatrosunda bu konuda en yetkili ) dosya ile birlikte Genel Müdürlüğe çağırdı..on dakika sonra Melih bey dosyayla geldi..sayfalar açıldı gerçekten Melih bey atamadan beri olan yanılgıları tesbit etti Cüneyt bey olur böyle şeyler deyince, benim Anadolu’lu damarım kabardı hocam ben ayrılıyorum –bunu benden hiç beklemiyordu.. olur. mu Cahit bey ! biz senden çok memnunuz...ben ayrılıyorum dedim..kesin kararımı vermiştim. öğleden sonra T.R.T ye gittim yıllar öncesinden (20.10. 1971 dilekçe başvuru no: 163 44 sayılı ) zaten müracaatım vardı. Genel sekreter Hami Tezkan ile görüştüm eski başvuruya bakayım araştıralım istersen  Kerim Aydın Erdem ile de görüş dedi..bir de Kerim beye çıktım ayrıca Rıdvan Yenişen ile görüştüm olumlu gibi bana çok umut verdiler önce bir kadro bulmamız gerekir dediler, Devlet Tiyatrosundan kabul muvafakatını almam da gerekiyormuş ! belgeleri kısa zamanda tamamlamam istendi yarın seni Genel Müdür ile görüştürelim dediler.. teşekkür ettim.ertesi gün hemen Tiyatrodan muvafakatı aldım T.R.T de uzun bir beklemeden sonra Genel müdür prof. Nevzat Yalçıntaş’a çıkarıldım etraflıca anlattım şansından bir kadro varmış dedi.Yıldırım Önal’ın boş kadrosu çok teşekkür ettim beni Hami Tezkan’a yolladı. 17 Eylül de seni sınava alacağız burada bulun dedi sınavda Kerim Aydın Erdem-Şenol Demiröz vardı sonuç olur no: 1602 resmi gazete(15875) işe başlama: 25.11 1976 Yıldırım Önal’ın boş kadrosuna Seslendirme Yönetmeni olarak atandım.
 
 
 NOT :
 
DEVLET TiYATROSU’ nda İdare kesimi -Sanatçıları -çalışanları ile görevim süresince en küçük bir anlaşmazlığım yahut sürtüşmem olmadan ayrılmıştım .Nasıl olsa T.R.T de aynı dost Sanatçılarla birlikte olacaktım..!